Kadir Gecesi’nin değerini ifade eden en büyük şahit, ona değerini veren, Allah Te‘âlâ’nın kelâm-ı kadîmi Kur’ân-ı Kerîm’dir. Nitekim Allah Te‘âlâ:
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
﴾اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ ﴿1﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِۜ ﴿2﴾ لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍۜ ﴿3
﴾تَنَزَّلُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ ف۪يهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْۚ مِنْ كُلِّ اَمْرٍۙۛ ﴿4﴾ سَلَامٌ۠ۛ هِيَ حَتّٰى مَطْلَعِ الْفَجْرِ ﴿5
“Muhakkak Biz onu(; o ebedî mûcize olan Kur’ân-ı Kerîm’i) Kadir Gecesi’nde (Levh-i Mahfûz’dan, birinci kat semaya) topluca indirdik! Kadir Gecesi’nin ne (kadar büyük bir gece) olduğunu sana bildirmiş olan şey de nedir? (Kimse bilemez ki bildirsin! İşte şimdi Ben sana bildiriyorum ki;) Kadir Gecesi(, içerisinde Kadir Gecesi bulunmayan) bin aydan daha hayırlıdır! (Bu nedenle onda yapılan sâlih bir amel, seksen üç sene dört ay boyunca sürekli yapılan bir amele denk olmaktan öte, ondan daha fazîletlidir!) Melekler de, Rûh (diye adlandırılan Cebrâîl Aleyhisselâm) da (o geceden bir dahaki seneye kadar takdir edilmiş olan) her önemli işten dolayı Rablerinin izniyle onda iner de iner. Fecir doğuncaya (ve tan yeri ağarıncaya) kadar (melekler karşılaştıkları her imanlı erkek ve kadına selâm verdikleri için,) o (gece) ancak bir selâmdır/(Başka zamanlarda Allâh-u Te`âlâ hem belâ hem de selâmet takdir ederken,) o (geceki takdirler), fecir doğuncaya kadar ancak bir selâmettir/”[1]
Kadir Gecesi, kıyamete kadar insanlara hidayet rehberi, adâlet defteri, zulmün perdesi, marifet denizi, hakikat incisi olan Kur’ân-ı Kerîm’in indiği gecedir.
Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlı kılınmış ve yaklaşık bir insan ömrü kadar olan bir hayattan (83 sene 4 ay) daha fazlasına sığabilecek amel sevabını barındırmaktadır.
Kadir Gecesi’nde, gecenin çok bereketli olmasından ötürü, meleklerin inişi çokçadır. Rûh, yani Cebrâil (Aleyhisselâm) da Allah Te‘âlâ’nın izniyle bu gecede iner.
Selâm ve Selâmet Gecesi
Kadir Gecesi, tam bir selâm ve selâmettir. Kadir Gecesi’nin dışındaki bütün gecelerde Allah Teâlâ hem belâ hem de selâmet takdir etmişken, Kadir Gecesi’nde ise yalnızca selâmet takdir etmiştir. Şeytan bu gecede kötü amel yaptırmaya veya eziyet vermeye güç yetiremez. Melekler, bu gece fecir doğuncaya kadar secde ehline selam verirler. Bu gece yeryüzüne inen melekler, kum tanelerinden bile çoktur.
Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim Kadir Gecesi’nde inanarak ve sevabını Allah (Celle Celâluhû)dan umarak kâim olursa, geçmiş günahları bağışlanır.”[2]
Bazı rivâyetlerde ise şöyle zikredilmektedir: “Geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır.”[3]
Enes ibnü Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “İçinde bin aydan daha hayırlı bir gece bulunan bir ayı idrâk etmektesiniz! Kim o gecenin hayrından mahrum kalırsa, o kimse bütün hayırlardan mahrum kalmış demektir. O gecenin hayrından da ancak nasipsiz bir kimse mahrum kalır.”[4]
İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhumâ)nın rivâyetine göre Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Kadir Gecesi olunca, Cebrâîl (Aleyhisselâm) meleklerden bir cemaat ile namaz kılan ve Allah Te‘âlâ’yı zikreden her kula duâ eder ve selâm verirler.”[5]
Ka’bü’l-Ahbar (Rahimehullâh)ın şöyle dediği rivâyet edilir: “Allah Te‘âlâ, günlerden Cuma’yı, aylardan Ramazân’ı, gecelerden de Kadir Gecesi’ni seçmiştir.”[6]
Kadir Gecesi’nde zikir, hamd, tesbih ve salât-ü selâm gibi amellerle beraber, mağfiret duâsında bulunmak da sünnettir. Nitekim konuyla ilgili bir rivâyete göre, Âişe (Radıyallâhu Anhâ) vâlidemiz Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e, “Kadir Gecesi’ni idrâk ettiğim zaman, nasıl duâ edeyim?” diye suâl etmiş ve Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle duâ etmesini tavsiye buyurmuştur:
“اللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّي”
“Ey Allah(ım)! Muhakkak ki Sen, ziyade af edicisin. Affı seversin. Beni de affet!”
İ‘TİKÂFIN FAZİLETİ
İbni Ömer (Radıyallâhu Anhumâ) şöyle demiştir: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Ramazân-ı Şerîf’in son on günü i‘tikâfa girerdi.”[7]
Hazret-i Âişe (Radıyallâhu Anhâ) annemiz, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bunu vefât edene kadar yaptığını söylemiştir.[8]
Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) şöyle demiştir: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Ramazân-ı Şerîf’in son on günü girince, gecesini ibâdetle ihyâ eder, ailesini uyandırır ve başka zamanlarda gayret göstermediği kadar son on günde ibâdet yapmaya gayret ederdi.”[9]
İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “İ‘tikâf, günahları hapseder ve bütün iyilikleri işleyen kimse gibi kendisine ecir verilir.”[10]
Mevlâ Te‘âlâ cümlemizi nebevî öğütlere kulak veren ve hakkıyla amel edenlerden eylesin!
Dipnotlar
[1] Kadir Sûresi: 1-4.
[2] Buhârî, Savm, Hadîs No. 1901; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, Hadis No: 175-(760).
[3] Ahmed ibnü Hanbel, el-Müsned, c. 37, s. 406, Hadîs No. 22741.
[4] İbnü Mâce, Sıyâm, Hadîs No. 1644; Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Evsat, c. 2, s. 119, Hadîs No. 1444.
[5] Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân, c. 5, s. 277, Hadîs No. 3421.
[6] Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân, c. 5, s. 242, Hadis No. 3363.
[7] Buhârî, İ‘tikâf, Hadîs No. 2025; Müslim, İ‘tikâf, Hadîs No. 1-(1171).
[8] Buhari, İ‘tikâf, Hadîs No. 2026; Müslim, İ‘tikâf, Hadîs No. 5-(1172).
[9] Müslim, İ‘tikâf, Hadîs No. 8-(1175); Tirmizî, Savm, Hadîs No. 796.
[10] İbnü Mâce, Sıyâm, Hadîs No. 1781; Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân, c. 5, s. 434, Hadîs No. 3678.
kaynak: ismailaga.org.tr